Peyami Safa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Peyami Safa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mart 2024 Perşembe

Yalnızız (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Yalnızız

Kitabın Yazarı: Peyami Safa

Kitap Hakkında Bilgi:

Peyami Safa'nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla onu yalnızca Türk edebiyatının değil, Dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca "yalnız"ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır Türk edebiyatının en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, insanoğlunun zaman zaman kendini yalnız bulmasından dolayı duyduğu acıyı derinliklerine inerek işleyen ve madde, mana, ruh gibi kavramlara değinen bir romandır. 

Kitabın Özeti:

Selmin ve Aydın, Besim ile Mefaret’in çocuklarıdır. Samim ile birlikte yaşamaktadır. Samim, orta yaşlı ve okumuş, kültürlü biridir. Samim, Simerayna adlı kitabını yazmaktadır. Kitapta gelecekte olmasını istediği, tasarladığı şeyler bulunmaktadır.

Samim'in çevresi yalanlarla doludur. Samim doğruyu bulmaya çabalarken bu durum onu şüpheci ve araştırmacı yapar. 

Samim’in Meral adında bir sevgilisi vardır. Meral, kararsız biridir. Maddiyata çok düşkündür ve bağımlılıkları olan birisidir. Meral bir yönüyle Samim’e ve onun değerlerine sahip çıkar. Meral'in diğer yönü özenti ve eğlenceye koşar. Meral özenti ve eğlenceye yönünü bir türlü kontrol altında tutamaz. Meral, Samim’e yalanlar söyler ve onun sevgisini ve saygısını kaybeder. 

Meral'in bu durumu onu çıkmaza sürükler. Meral herkesi kandırsa bile kendisini kandıramamaktadır. İç huzursuzluğu onu yalnızlığa iter ve hayattan yaşama isteği azalır. Sonuçta amacı intihar etmek olmasa da kazara hayatını kaybeder.

5 Nisan 2020 Pazar

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Sanatçıları 2, Cahit Sıtkı Tarancı, Haldun Taner, Peyami Safa, Orhan Kemal, Necati Cumalı

CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI

11- CAHİT SITKI TARANCI (1910 - 1956)

* Necip Fazıl’ın şiirinden ve temalarından etkilenir. Ölüm onda bazen varmak istediği bir sonuç, bazense bir korku olarak belirir. Genel olarak ölümden korkar.
* Yaşama güzelliği içinde ölümlü olma bilincine varan, bunun acısını çekerek ölüm ve yalnızlık duygusunu dile getiren bir şairdir. Yurt sevgisi ve yaşama bağlılık konularını işlemiştir.
* Garip Akımının etkisinde kalıp yaşamın günlük akışını şiire getirir.
* Hatta Rifat Ilgaz’dan etkilenip ironik şiirler bile yazar.
* Baudler’in etkisinde kalıp, sembolist şiirin seçkin örneklerini verir.
* Hececi şiir geleneğini sürdürür. Ayrıca serbest ölçü ile de şiirler yazar.
* Arı, duru bir dili; akıcı bir söyleyişi vardır.

Yapıtları:
Şiirler:
* Ömrümde Sukut
* Otuz Beş Yaş
* Düşten Güzel
* Sonrası
Mektup:
* Ziya’ya Mektuplar

12- HALDUN TANER (1916 - 1986)

* Yüksek bir gözlem gücü vardır.
* Toplumsal sorunları, yaşam gerçekliğini, sıradan insanı eserlerinde yaşatmıştır.
* Yüksek bir gözlem gücü vardır. Kevser Hanım tiplemesi onun yüksek gözlem gücünün ürünüdür.
* Eselerinden toplumsal sorunları anlatırken güldürür, güldürürken de düşündürür.
* Sanat yaşamımızı epik tiyatroyla buluşturur.
* Son zamanlarda kendini tiyatroya verir. Tiyatro tarihimizdeki yerini alır.

Yapıtları:
Öyküleri:
* Yaşasın Demokrasi
* Tuş
* Şişhaneye Yağmur Yağıyordu
* On ikiye Bir Var
* Konçinolar
Oyunları:
* Günün Adamı
* Keşanlı Ali Destanı
* Lütfen Dokunmayınız
* Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
Fıkraları:
* Deve Kuşuna Mektuplar
Sözlük:
* Tiyatro Terimleri Sözlüğü
Portreler:
* Ölür ise Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Söyleşi:
* Hak Dostum Diye Başlayım Söze.

13- ORHAN KEMAL (1924 - 1970)

* Toplumsal gerçekçi anlayışla öykü ve romanlar yazmıştır.
* Halkın dilini onların söyleyişleriyle kullanır. Canlı, yalın bir anlatımı vardır.
* Karşılıklı konuşma tekniğini başarıyla kullanır.
* Yüzünü topluma dönmüş, toplumda sesini duyuramayan yoksulların sesi olmuştur.
* İşlediği konuları şöyle sıralayabiliriz: Adana’daki pamuk işçilerini, köyden kente göç eden insanların yaşamını, aile ve toplum ilişkilerini, yaşam savaşlarını, fabrika işçilerini, bu işçilerin patronları tarafından sömürülmesini, varoşlardaki yaşam koşullarını, aşklarını; yoksul çocukların
dünyalarını...
* “Murtaza” ve “Cemile” en ünlü romanlarıdır.

Yapıtları:
Romanları:
* Baba Evi
* Avare Yıllar
* Murtaza
* Vukuat Var
* Hanımın Çiftliği
* Kanlı Topraklar
* Kaçak
* Bereketli Topraklar Üzerinde
* Eskici ve Oğulları
* Devlet Kuşu* Gurbet Kuşları
* Bir Filiz Vardı
* Evlerden Biri
* Suçlu
* Müfettişler Müfettişi
* Üç Kağıtçı
* Yalancı Dünya
Öyküleri:
* Ekmek Kavgası
* Sarhoşlar
* Çamaşırcının Kızı
* Grev
* 72.Koğuş
Anıları:
* Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl
* İstanbul’dan Çizgiler

14- SAİT FAİK ABASIYANIK (1906 - 1954)

“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Dünyayı güzellik kurtaracak.”

* Adapazarılı bir zengin çocuğudur. Bu nedenle para harcamanın her yolunu bilir. Bu bildiklerini öyküleştirir. Öykü yazmak dışında hiçbir iş yapmaz. Para kazandığı tek iş de budur. (Mirasını saymazsak tabii)
* İlk öyküleri sonları çarpıcı sonlarla biten öykülerden kuruludur.
* Daha sonra durum öyküleri yazdı. Konu ve olaydan çok şiire ve etkiye önem verdi. Modern öykücülüğümüzün (durum öykücülüğü) kurucusudur.
* İstanbul’un varoşlar
ında, arka sokaklarda,
balıkçı kasabalarında, sıradan insanların yaşamlarında gördü öyküyü. İşçiler, memurlar, öğrenciler... Özellikle denizi, balıkçı kasabalarını, balıkçıları, balıkları anlattı öykülerinde İstanbul’da kaçtıkça. Burgaz Adasına sığındı, orada yaşadı. Dahası kırlara çıktı, doğayı koklattı öykülerinde.
* Gözlemlerin, durumların, iç durumların anlatıcısıdır.
* Kalemini güzellikleri göstermekte, aramakta kullandı.
* Öykülerinde bilinç akışından yararlandı.
* Gerçeküstücü yöntemleri denedi.
* Dili yer yer anlatım bozukluklarıyla zedelense de şiir tadında akıcı bir dili vardır.

Yapıtları:
Öyküleri:
* Semaver
* Sarnıç
* Şahmerdan
* Lüzumsuz Adam
* Mahalle Kahvesi
* Havada Bulut
* Kumpanya
* Havuz Başı
* Alamdağda Var Bir Yılan
* Az şekerli
* Tüneldeki Çocuk
Romanları:
* Medar-ı Maişet Motoru (Bir Takımİnsanlar)
* Kayıp Aranıyor
Şiirleri:
* Şimdi Sevişme Vakti

15- PEYAMİ SAFA (1899 - 1973)

* Psikolojik roman türünde önemli bir addır.
* Küçük yaşta annesiz babasız kalmış, kendini kalemiyle geçindirmiştir.
* Fıkra, makale, öykü ve roman birçok eser veren sanatçı daha çok romanlarıyla tanınmıştır.
* Roman tekniği gelişmiştir, anlatımı güçlüdür. Edebiyat, felsefe, tıp, tarih, hukuk, resim, sosyoloji, psikoloji... türlerinde çok geniş bir kültüre sahiptir.
* Sanat kaygısıyla yazdığı yapıtlarda Peyami Safa adını, geçim kaygısıyla yazdıklarında Server Bedii adını kullanmıştır.

Yapıtları:
Roman:
* Sözde Kızlar
* Şimşek
* Bir Akşamdı
* Canan
* 9. Hariciye Koğuşu
* Fatih - Harbiyye
* Bir Tereddün romanı
* Matmazel Noralya’nın Koltuğu* Yalnızız
* Biz İnsanlar

16- NECATİ CUMALI (1921 - 2001)

* Önce şiirleriyle ün kazanmış, ardından öykü, roman, tiyatro türlerinde yapıtlar vermiştir.
* Şiirlerinde yaşama sevinci, aşk, sevgi... temalarını işleyen sanatçı öykü ve
romanlarında Anadolu halkının sorunlarına eğilir.
* Süssüz, mecazsız, iç ve dış gözlemleri başarıyla yansıtan bir anlatımı vardır.
* Nalınlar oyununu, geleneksel baskılar sonuca evlenemeyen gençler kız kaçırma yoluna girmiştir.

Yapıtları:
Şiirleri:
* Kızılçullu Yolu,
* Harbe Gidenin Şarkıları,
* Mayıs Ayı Notları,
* Güzel Aydınlık,
* Denizin İlk Yükselişi (İlk üç kitabı ve yeni şiirleri),
* İmbatla Gelen,
* Güneş Çizgisi,
* Yağmurlu Deniz (Son iki kitabı ile yeni şiirler),
* Başaklar Gebe,
* Ceylan Ağıdı,
* Aç Güneş,
* Bozkırda Bir Atlı,
* Yarasın Beyler.
* Hikâye
* Yalnız Kadın,
* Değişik Gözle,
* Susuz Yaz, (Kitaba adını veren ilk öykü Metin Erksan tarafından 1963'de beyaz perdeye aktarılmış ve büyük başarı kazanmıştır, ayrıca oyunlaştırılarak İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konulmuştur
* Ay Büyürken Uyuyamam,
* Viran Dağlar: Makedonya 1900,
* Kente İnen Kaplanlar.
Roman
* Tütün Zamanı (Zeliş adıyla 1971),
* Yağmurlar ve Topraklar,
* Acı Tütün,
* Aşk da Gezer,
* Susuz Yaz.
Oyun
* Mine,
* Oyunlar I (Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri),
* Oyunlar II (Susuz Yaz, Tehlikeli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar),
* Oyunlar III (Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri),
* Oyunlar IV (Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol),
* Oyunlar V (Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb'un Yumurtası),
* Oyunlar VI (Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte, Yaralı Geyik).
Deneme
* 1971 Niçin Aşk,
* 1976 Senin İçin Ey Demokrasi,
* 1982 Etiler Mektupları.

20 Aralık 2019 Cuma

Mahşer (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Mahşer

Kitabın Yazarı : Peyami Safa

Kitap Hakkında Bilgi :

Mahşer, cephede vatanı, milleti uğruna savaşıp gazi olan ve İstanbul'a döndükten sonra kendisini intiharın eşiğinde bulacak kadar hayal kırıklıkları yaşayan Nihat'ın romanıdır. Birinci Dünya Savaşı'nın sebep olduğu çalkantıların, fakirlik ve ruhî bunalımların ferdî ve toplumsal ölçekte yol açtığı ahlakî çöküntüleri, gerçekçi bir atmosfer içinde sunan Peyami Safa, daha romanın ilk sayfalarından başlamak üzere, idealist bir insanın hayatta kalmak için ne gibi fenalıklarla yüzleşmesi gerektiğini okuyucuya gösterir. Nihat Çanakkale'de omzundan yaralandığı için gönderildiği İstanbul'da gördüğü manzara karşısında, artık Türkiye'nin "masumlar, temizler, alicenaplar, faziletkârlar, hasbiler, iyi niyet sahipleri ve büyük kalpli insanlarla reziller, çalıp çırpanlar, imansızlar, sonradan görmeler, seviyesizler, sütü bozuklar, hainler ve katillerin omuz omuza yaşadığı bir mahşer yeri" olduğuna inanmaya başlar.

Kitabın Özeti :

Kitapta; Nihad ve Muazzez'in, uyuşmayan hayatlarına rağmen çekişmeli geçen aşkları anlatılmaktadır. Nihad, on iki yaşında hem annesini hem babasını kaybetmiştir. Darüşşafaka'da edebiyat bölümünde okumuştur. Muallim olarak yaşamına devam ederken harp çıkar. Nihad önce Kafkas cephesine ardından Çanakkale cephesine götürülür. Üç defa taarruza katılır ve son taarruzda omzundan yaralanır. Artık orduya yaramayacağı için İstanbul'a tekrar gönderilir.

Aradan uzun zaman geçmiştir. Nihad vapurdan indiğinde cebinde beş parası yoktur. Eski mahallesine uzaktan akrabası olan teyzesinin yanına geçici süre kalmak için gider. Ancak teyzesinin vefat ettiğini öğrenince eski arkadaşı Faik'in yanına gider. Faik babasıyla beraber, harabe, tek yataklı, fare dolu bir evde yarı aç yarı tok yaşamaktadır. Faik tek yatağını da yanlarına gelen Nihad'a verir. Hatta son yemeklerini de. Nihad bunları duyunca Faik'e yük olmamak için mektup yazar ve evden ayrılır.

Gidecek bir yeri yoktur. Önce bir iş bulup sonra pansiyona yerleşmeyi düşünür. O gün mecali kalmayana kadar iş arar. Tam ümidini kesmiş iken son bit tüccar yazıhanesine girer. Burada Mahir Bey ona göre bir iş olmadığını söyler. Nihad tam kapıdan çıkarken eşi Seniha Hanım kızına ders verecek bir muallim aradığını eğer kabul ederse kızına özel ders vermesini ister. Nihad ertesi gün Mahir Bey ve Seniha Hanım'ın evine gider. Kızları Perizad'a ders vermeye başlar.

Perizad çok şımarık bir kızdır. Nihad onunla uğraşmaya pek gönüllü değildir. Perizad'ın Muazzez adında bir dadısı vardır. Nihad ve Muazzez arkadaş olurlar. Nihad bu aile ile ilgili gerçekleri Muazzez'den öğrenince hayrete düşer. Muazzez Hanım ve Mahir Bey uzaktan akrabalarmış. Muazzez'in annesi bir apartmana sahipmiş ve çok hasta bir kadınmış. Mahir Bey, Muazzez'in annesi ölmeden önce allem edip kallem edip apartmanı ve diğer mülklerini kendi üstüne geçirmiş. Muazzez'in annesi ölünce onu yanına almış ve beraber yaşamaya başlamışlardır. Ancak Muazzez annesinin bütün servetine konduğu için ona içten içe kin güder. Ancak kadın başıyla yapacak bir şeyi yoktur ve kaderine razı olur. Nihad Bey ve Muazzez Hanım'ın arasında dostluktan öte içlerinde küçük aşk kıvılcımları oluşur.

Bu arada Seniha Hanım da bu yakınlaşmayı sezer ve sürekli Nihad'ı bu konuda uyarır. Amacı Muazzez'i muharrir Alaaddin Bey ile evlendirip çıkar sağlamaktır. Ancak Muazzez bunu hiç istemez. Seniha Hanım ve Mahir Bey kaçak yollardan para kazanmaktadır. Nerede kötü bir iş varsa onlar oradadırlar. Çıkarları için herkesi harcayacak tipte insanlardır. Seniha Hanım, Nihad'ı karanlık işlerine alet etmek ister. Ancak Nihad bunu kabul etmez ve işinden istifa eder. Ancak aklı Muazzez'dedir. Onu kullanacaklarını düşündükçe mahvolur.

Muazzez ile gizli gizli buluşurlar ve aşkları gittikçe alevlenir. Seniha'nın Muazzez'i tekrardan Alaaddin Bey ile evlendirmek istemesi üzerine Nihad, Muazzez'i kaçırır. Faik'in evine sığınırlar. Muazzez bu yoksul hayata alışması çok zor olur. Daha sonraları Muazzez ve Nihad imam nikahı yaparak ayrı bir eve çıkarlar. Muazzez'in son takılarını da satarak eve birkaç eşya alırlar. Evin aylık kirasını, yiyecek yemeğin parasını bile zor bulurlar. Nihad çok iş arar ve tüm kapılar yüzüne kapanır. Nihad'ı bu yoksul hayata Muazzez'in katlanamayıp gideceği düşüncesi çok korkutur. Nihad zaman zaman kahvede bir grup arkadaşıyla buluşup halk arasındaki farkı, devlet düzenine, yoksul halkın ezilmesine başkaldırmaları, ihtilal yapmaları gerektiğini konuşurlar.

Bir gün Muazzez çok hastalanır ve ateşi yükselir. Zatürre olma ihtimali çok yüksektir. Nihad o gece hiç uyumaz ve Muazzez'in uyanmasını bekler. Ancak bu arada polisler Nihad'ın kapısına dayanarak onu ihtilal yapma girişiminden tutuklarlar. Nihad'ın aklı Muazzez'in hastalığındadır. Ölmüş olma ihtimali onu derinden sarsar. Nihayet üç günün sonunda komiser acır ve Nihad'ı serbest bırakır. Nihad eve döndüğünde Muazzez ile Seniha Hanım yan yanadır. Seniha Hanım, Muazzez'e doktor getirtip iyileştirmiştir. Ve ona bu soğuk evden ayrılmalarını ve yanlarına taşınmalarını ayrıca Nihad'a iş bulacağını söylemiştir. Muazzez bunu Nihad'a söyler ve o bunu kesin bir ifadeyle geri çevirir. O kötü insanların yanında bir dakika bile yaşamak istemez. Ancak Nihad'ın korktuğu başına gelmiştir ve Muazzez onu çok sevmesine rağmen bu şartlara artık dayanamayacağını söyleyip evi terk etmiştir.

Nihad çok büyük bir boşluğa düşer. Başka bir eve taşınır. Muazzez'siz yaşamak adeta haram olur. Nihad on gün sonra Muazzez'in apartmanına gittiğinde hizmetçi ona ailenin düğünde olduğunu söyler. Nihad düğüne gider ve uzaktan izler. Muazzez'in çok mutlu olduğunu görmek onu yıkar. Nihad bunu kaldıramaz ve beline bir taş bağlayarak denize atlar. Hızla denizin dibine doğru sürüklenirken yaptığına pişman olur ve olağanüstü bir yaşama arzusuyla yukarı çıkmak ister. Şans eseri belindeki taş kopar ve Nihad yavaşça yükselir. Ancak yüzme bilmediğinden sahile çıkana kadar birçok kez boğulma tehlikesi geçirir. Sonunda çabalayarak kurtulur. Nihad yaşama sevinciyle hayata tekrar tutunur.

Seniha Hanım ile çalışırken tanıştığı yazar Kerim Bey'in evine gider. Ona başından geçenleri anlatır. Kerim Bey, Muazzez'in on gündür onu aradığını ve çok korktuğunu söyler. Kerim Bey bankada ona bir iş ayarlayacağını ve buna karşın da onun yaşadıklarını roman yapacağını söyler. Nihad çok sevinir ve hemen Muazzez'in yanına gider. Muazzez'e var olan tüm gücüyle sımsıkı sarılır. Muazzez'i intihar ettiği sahile götürerek başından geçenleri anlatır. Muazzez çok üzülür. Nihad'ı kendine bağışladığı için Allah'a şükreder. Birbirlerine bir daha hiç ayrılmayacakları sözünü verirler.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :

NİHAD : Çanakkale’de savaşmıs genç bir askerdir. İyi ve dürüst bir insandır. Yeterince onurlu ve gururlu bir insandır. Ayrıca Muazzez’i çok sevmektedir.

MUAZZEZ : Genç ve güzel, iyi bir aile terbiyesi almış, insanları seven ve onlara değer veren namuslu bir kızdır. Çok sabırlı bir insandır. Nihad’ın kendisini sevdiği gibi o da Nihad’ı çok sevmektedir.

SENİHA HANIM : Bir kaç kez evlenip boşanmış en sonunda kendi gibi sahtekar biriyle evlenmiş, zeki, işten pazarlıklı bir kadın. Çıkarları uğruna her şeyi yapan ahlaksız bir kadındır.

MAHİR BEY : Seniha’nın kocasıdır. Tüccardır ama gelirinin çoğunu devleti soyarak karşılayan namussuz bir kişidir. Mahir Bey ve Seniha Hanım tam birbirine uyumlu dolandırıcı bir çifttirler.

ALAADDIN BEY : Mebus ve ayrıca bir gazetenin sahibidir. Seniha’nın etkisinde kalan dalavereci bir şahıstır. Bu adamın da Seniha ve Mahir Beyden geri kalır yanı yoktur.

FAİK : Nihad’ın en yakın arkadaşıdır. İyi ve her zaman yardım sever biri olarak romanda görülür. Nihad’ı çok sevmektedir. Çok iyi kalpli, arkadaşları için yaşayan bir adam arkadaşları için her şeye katlanan iyimser bir insandır.

EMİNE HANIM : Faizci,sadece paraya deger veren , beş para etmez bir kadındır.

ŞÜKRİYE HANIM : Nihad’ın ev sahipliğini yapmış,ihtiyar ve oldukça iyi bir kadındır.

12 Aralık 2019 Perşembe

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Matmazel Noraliya’nın Koltuğu

Kitabın Yazarı : Peyami Safa

Kitap Hakkında Bilgi :

Karşılaştığı bir takım olağanüstü olayları benimsediği materyalist ve pozitivist felsefenin ilkeleriyle açıklayamayan, şüphe, tereddüt ve bunalımlar içinde kıvranan Ferit, tıp fakültesini bırakıp felsefe bölümüne geçen fakat içinde bulunduğu mütereddit ruh hali sebebiyle buraya da düzenli olarak gitmeyen bir üniversite öğrencisidir. Ferit, Yüksekkaldırım'da içinde birbirinden garip insanların yaşadığı bir pansiyonda kalmaktadır. Pansiyonda kaldığı altı gün boyunca karşılaştığı olağanüstü olaylar ve kız arkadaşı Selma ile arasında geçen tartışmalar, ciddi bir psikolojik bunalımdan geçen Ferit'in durumunu daha da kötüleştirir. Pansiyonda tanıştığı Aziz, bu sıkıntılı günlerinde Ferit'in en büyük destekçisi olur. Teyzesinin gizemli bir şekilde ölümü ile yüklü bir mirasa kavuşan Ferit, yaşadığı travmayı atlatabilmek için Aziz'in tavsiyesiyle Ada'da bir ev kiralar. Bu ev bir yıl önce ölmüş, gizemli bir kadın olan Matmazel Noraliya'ya aittir. Peyami Safa'nın, kaleme aldığı romanları içinde en fazla beğendiğini ifade ettiği romanı Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, anlatım tekniği ve olay örgüsü bakımından bütün eleştirmenlerce Türk edebiyatının en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir.

Kitabın Özeti :

Ferit, üzücü olayların art arda gelmesiyle psikolojik olarak bunalıma düşmüştür. Babasının Avrupa’ya gitmesinden sonra, kendisinden bir haber alamamıştır. Küçük kız kardeşi Nilüfer, teyzesi Necmiye Hanım’ın himayesi altında, kendisi de bir pansiyon odasında kalmaktadır. Kaldığı bu pansiyon sakinlerinin hemen hemen hepsi psikolojik olarak rahatsız kimselerdir. Pansiyonda karşılaştığı olaylar, Ferit’in ruh dünyasının iyice allak bullak olmasına sebep olur.

Ferit’in annesi, öğrenimini batıda yapmış, hariciye memuru, veremli, hassas ve sinirli bir kadındır. Ferit’in iki ablası, veremden ölmüş, babası da Avrupa’ya gitmiştir. Babası maddi açıdan tekrar toparlanmak amacıyla İkinci Dünya Savaşı devam ederken Londra’ya gitmiş ve ondan bir daha da haber alınamamıştır.

Verem Ferit'in küçük kardeşi Nilüfer’e de sıçramış, annesi de ölünce kız kardeşi, dindar bir kadın olan teyzesi Necmiye Hanım ile yaşamaya başlamıştır. Bunun üzerine Ferit, Tıp fakültesinden ayrılıp maddi durumu nedeniyle bulabildiği en ucuz pansiyon olan bu pansiyona yerleşmiştir.

Bu pansiyonda çok çeşitli kişiler kalmaktadır. Bir ailenin kızı ortalıkta çırılçıplak dolaşabilmekte, gaipten haber aldığını iddia etmektedir. Başka bir odada çok nadir dışarı çıkan Tosun Bey oturmakta, bir lisede felsefe öğretmeni olan Yahya Aziz Bey de oradadır. Aziz Bey, kuvvetli kültürü ve dengeli mantığı ile Ferit’in sinirleri üzerinde yatıştırıcı bir rol oynar.

Felsefe eğitimi alaya başlayan Ferit’in pansiyon dışındaki çevresi ise hasta kız kardeşi Nilüfer, aşkta ruhi derinliği cinsi duygulardan üstün tutan sevgilisi Selma ve sevgilisinin arkadaşından ibarettir. Ferit’in birisi milliyetçi öteki komünist iki arkadaşı daha vardır.

Kardeşi Nilüfer, zaman zaman Ferit’in yanına uğrayıp teyzesinin kendisine baskı yaptığını anlatmakta, ağabeyinden kendisini kurtaracak yardım elini beklemektedir. Kardeşinden duydukları nedeni ile teyzesi Necmiye hanıma çok sinirlenen Ferit, yüksek sesle zengin teyzesini öldürebileceğini söylemiş, bu seslenişlerini Tosun Bey de duymuştur. Kardeşinin durumuna çok üzülen Ferit, o gece boğulduğunu hissederek çığlık çığlığa uyanmış, pansiyondaki herkes ayağa fırlamıştır. Pansiyondaki Tosun Bey duruma çok üzülmüştür.

Pansiyonda tanıştığı herkes ve yaşadığı olaylar Ferit’in ruh dünyasını allak bullak etmektedir. Sadece lise öğretmeni Yahya Aziz, kültürlü mantıklı biri olarak bulmakta diğer kiracıların hepsini birer psikopat, ruh ve akıl hastası olarak görmektedir.

Bir gece Zehra, birisinin bıçaklanarak öldürülmekte olduğunu gaipten haber aldığını söyleyerek çığlıkları basmıştır. Pansiyonda, kimse buna inanmamış ama iki üç saat sonra bir hanımın bıçakla öldürüldüğü haberi duyulmuştur. Bıçakla ölen kadın ise Ferit’in zengin ve ihtiyar teyzesidir. Ertesi gün Tosun Bey, Ferit’i odasına çağırıp her şeyi anlatır. Tosun Bey profesyonel bir katildir. Ferit’in "teyzemi öldüreceğim" sözünü duymuş ve adaletin yerine gelmesi için Ferit’in teyzesini öldürmüştür. Tosun Bey işlediği cinayetleri tek tek anlatır. Tosun bu cinayetleri kendine has bir ahlak ve adalet anlayışı nedeni ile işlemiştir. Bu cinayeti de Ferit’e çok acıdığı ve haksızlığı giderip sosyal adaleti sağlamak için teyzesini öldürmek olarak açıklamıştır. Ferit’in zengin teyzesinin paralarını da almış ve aldığı paraları Ferit’e teslim etmiştir.

Nilüfer’in hastalığı daha da çok artmıştır. Ferit daha çok sarsılmış hatta daha da bir kuruntulu, sinirli, kuşkucu, korkak ve marazi bir adam haline gelmiştir. Teyzesinin ölmesini istemiş olmaktan dolayı vicdan azabı duymakta, teyzesinin bundan dolayı öldürülmüş olması onu çok sarsmaktadır.

Aziz Bey, Ferit’e Ada’da bir ev tutup Nilüfer’le birlikte bir süre dinlenmesini önerir. Ferit, Tosun sayesinde teyzesinden kalan bu para ile Büyükada’da bir ev tutar. Bu ev babası Türk, anası İtalyan olan çevresinde Matmazel Noraliya olarak bilinen Nuriye Hanım’ın evidir. Matmazel Noraliya kazasker soyundan olan babaannesiyle, koyu bir Katolik olan annesinin zıt etkileri altında büyümüş büyükannesinin sayesinde Müslümanlığı seçmiş bir kadındır. Annesinin sürüklediği aşk macerasının yarattığı buhrandan yeni kurtulmuş, bu köşke kapanarak yarı münzevi bir hayata başlamıştır. 32 yıldır yapayalnız yaşayan bu kadın ölünce bu köşk de boş kalmıştır.

Eve taşınan Ferit, hizmetçiden dinlediği hikâyelerin etkisi altında kalır. Bayan Noraliya’nın duvarda resmi her an kımıldanır gibi durmakta evin tüm eşyalarında onun izi görünmektedir. Ferit, bu evde geçirdiği ilk gece korku içinde uyur. Gece boyunca sanki Matmazel Noraliya karşısına oturmuş, oturduğu koltukta hep onu izlemiş, durmadan ona bir şeyler anlatmıştır. Ferit o gece yaşadıklarının rüya mı vehim mi olduğunu ayırt edememiştir.

Ertesi gün, bu evi Aziz Bey’le birlikte dolaşırlar. Ferit odalardan birini görünce şaşkınlık içinde kalır. Bu oda ve içindeki koltuk, önceki gece gördüğü dekorun aynısıdır. Ferit hizmetçiden, Matmazel Noralya’nın hakkında bilgi alır. Matmazel Noraliya, çok mutsuz yaşamış, genç yaşında kendisini dine ve Tanrıya adamış yıllarca bu evden çıkmamış çoğu kez de bu koltukta oturarak münzevi ve çok sakin bir hayat yaşamış bir kadındır. Hizmetçi, daha sonra Ferit’e Bayan Noraliya’nın hatıra defterini de getirir.

Ferit, Madam Noraliya’nın koltuğuna oturarak defteri okumaya başlar. Birkaç gece sonra Matmazel Noraliya’nın ruhu ile konuştuktan sonra ruh dünyasında düzelmeler başlamıştır. Artık dine ve mensubu olduğu milliyetine karşı daha bir saygılıdır. Madam Noraliya’nın ruhundan gelen telkinler onu ruhen düzeltmeye başlamış, bu durumdan Nilüfer de etkilenmiştir. Nilüfer ile Aziz Bey arasında hissi bir yakınlaşma başlarken, Ferit de hem sevgilisi Selma ile hem de iç dünyası ile barışık bir adam olmuştur.

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (Peyami Safa) Kitap Sınavı YAzılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (Peyami Safa) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Zehra’nın dili, hangi olaydan sonra tutulmuştur?

a) Depremde
b) Selde
c) Yangında
d) Çığda
e) Hacizde

2. Ferit, hangi fakülteyi bırakıp hangisine devam etmiştir?

a) Tıp-felsefe 
b) Coğrafya-felsefe
c) Tarih-felsefe
d) Felsefe-tıp
e) Tarih-coğrafya

3. "………………………….." ye gidip gelen seyyar dişçi üç gün var, bir ay yok.
Yukarıdaki boşluğa hangi şehir gelmelidir?

a) Tunceli
b) Kocaeli
c) Osmaniye
d) Çanakkale
e) Denizli

4. Ferit’in sık sık hayalini gördüğü hayvan hangisidir?

a) Kedi
b) Köpek
c) Fare
d) Balık
e) Karınca

5. Aziz Bey’in mesleği nedir?

a) Doktor
b) Öğretmen
c) Terzi
d) Eczacı
e) Bakkal

6. "Bismillahi birsin
Ve billahi nursun
Yetmiş bin …………………
Dört bir etrafımızda dursun"
Yukarıdaki şiirde boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

a) Fatiha
b) Sübhaneke
c) Ayet-i kürsü
d) Rabbena
e) Amentü

7. Fikret’in kız kardeşinin adı nedir?

a) Nilüfer
b) Sevim
c) Nedime
d) Zehra
e) Nermin

8. Tosun hangi enstrümanı çalmaktadır?

a) Ney
b) Bağlama
c) Tambur
d) Kanun
e) Keman

9. Tosun’un yalan söylediği, zannedilen hastalığı nedir?

a) Kalp
b) Şeker
c) Bronşit
d) Romatizma
e) Verem

10. Fotika hangi millettendir?

a) Rus
b) Fransız
c) Çin
d) İngiliz
e) Rum

11. Matmazel Noraliya’nın gerçek adı nedir?

a) Nuriye
b) Nurya
c) Nuriya
d) Norilaya
e)Nurilye

12. Noraliya’nın annesi onun Yorgo ile görüşmesine karşı çıkmamıştır. Aşağıdakilerden hangisi bunun nedenlerinden olamaz?

a) Kızı belki Hristiyan olur diye 
b) Kızı biraz açılır diye 
c) Kızın vahşiliği azalır diye
d) Kızın kederi azalır diye
e) Yorgo çok yakışıklı diye

13. Yorgo neden şakağına kurşun sıkıp kendini öldürüyor?

a) Noraliya’yı öldü zannettiği için 
b) Babasına çok kızdığı için
c) Psikolojisi bozulduğu için
d) İnsanlardan nefret ettiği için
e) Noraliya başkasını sevdiği için

14. Ferit; Türklük ve Müslümanlıkta ısrarı, babasının Türk olması, babaannesinin tesiri altında kalması gibi yönlerden, Noraliya ile kim arasında benzerlik kuruyor?

a) Nilüfer
b) Selma
c) Nedime
d) Zehra
e) Eda Hanım

15. Nilüfer’in hastalığı nedir?

a) Kanser
b) Dizanteri
c) Frengi
d) Verem
e) Kuşpalazı

16…………………… var olmuş bir zekanın yok oluşudur; ……………………, var olmamış bir zekanın var olmamağa devam edişidir.
Yukarıdaki cümlede boşluklara hangisi gelmelidir?

a) Aptallık-delilik
b) Delilik-aptallık
c) Halüsinasyon-konsantrasyon
d) Hürriyet-mülkiyet 
e) Zaman-varlık 

17. Ferit’in teyzesi Necmiye Hanım’ı kim öldürmüştür?

a) Nilüfer
b) Aziz Bey
c) Tosun
d) Karnik
e) Tahir Efendi

18. Yazar romana, sizce neden “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” adını vermiş olabilir?

a) Koltuğu, çok sevdiği biri, Noraliya’ya hediye ettiği için
b) Noraliya, koltuğa kimseyi oturtmadığı için
c) Koltuk antika olduğu ve koltuğun maddi değeri yüksek olduğu için
d) Noraliya, hayatının büyük ve önemli bir bölümünü koltukta geçirdiği için
e) Çok sevdiği babaannesinden yadigar olduğu için

Cevap Anahtarı :

1-C      6-C      11-A      16-B
2-A      7-A      12-E      17-C
3-E      8-C      13-A      18-D
4-B      9-D      14-B
5-B     10-E     15-D

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

8 Ağustos 2019 Perşembe

Sözde Kızlar (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Sözde Kızlar

Kitabın Yazarı : Peyami Safa

Kitap Hakkında Bilgi :

Kitap, Milli Mücadele döneminde İstanbul’un seçkin muhitlerinde şahit olunan kültürel yozlaşmayı anlatmaktadır. Kitabın arka planında Yunan işgalini ele alınmaktadır.

İşgal yıllarında kaybolan babasını bulmak için İstanbul’a gelen Mebrure her türlü ahlaki çöküntünün yaşadığı bir akraba köşkünde kalmak zorundadır. Bu genç kızın babasını ararken dejenere olmuş İstanbul sosyetesini gözlemlemesi ve bu ortamda şahit olduğu yozlaşmış hayatın içinde sürüklenmesi romanın ana konusunu oluşturmaktadır.

Sözde Kızlar, ailk kez 1922 yılında Serâzad imzasıyla Sabah gazetesinde tefrika edilmeye başlanmıştır. Bu gazete kapanınca tefrika yarım kalmıştır. Bunun üzerine roman Cumhuriyetin ilanı edildiği 1923 yılında yayınlanmıştır.

Kitabın Özeti :

Yunanlılar batı Anadolu’yu işgal etmiştir. Mebrure de babasını bu işgalde kaybetmiştir. Babasını aramaya başlayan Mebrure, Bursa’dan ayrılıp İstanbul’daki uzaktan akrabaları olan Nafi Bey'in köşküne gelir.

İstanbul’a geliş sebebi işgalcilerden kaçmak ve ailenin, himayesi altına sığınmak değildir. Amacı kaybettiği babasının izini sürmek hatta mümkünse babasını bulmaktır. Fakat Mebrure geldiği İstanbul’da hiç de beklemediği bir ortamla karşılaşmıştır.

Nazmiye Hanım’ın yönettiği köşk, içindeki kızlara "sözde kızlar" dendiği kötü şöhretli bir köşktür. Bu evin oğlu züppe bir genç olan Behiç’tir. Nevin ise bu köşkün kızıdır. Geldiği günlerde Nevin için yapılacak yaş günü eğlencesine hazırlık yapılmaktadır. Mebrure ilk günden beri bir şaşkınlık içindedir. Nevin’in Siyret adlı bir genç ile Behiç’in de evin hizmetçisi Belma ile sevgili olduklarını belli eden şeyler görür.

Nevin yirmi beş yaşında olmasına rağmen beş çocuk doğurmuş bir kadın gibidir. Mebrure, sağdan soldan bu köşke gelen insanların hepsinin İstanbul’un iğrenç aileleri olduğunu duymaktadır. Köşkte yaşananlar da dedikodusu yapılan her şeye çok uygundur.

Nafi Bey ölmüş, köşkün idaresi sosyete meraklısı Nazmiye Hanım’a geçmiştir. Bu köşk sosyetenin zevk ve eğlence yeridir. Bu köşkte sık sık danslı, içkili eğlenceler düzenlenmektedir. Mebrure de bu ortamdan uzakta kalmaya çalışmaktadır.

Üstelik konağın züppe oğlu Behiç onu tuzağına düşürmek için hamleler yapmaktadır. Behiç’in tatlı vaatlerine kanmak üzere iken durumu fark eden evin hizmetçisi Belma, Mebrure’yi uyarmıştır. Belma, Behiç’in nasıl biri olduğunu ve Behiç yüzünden başına gelenleri de anlatmıştır.

Belma, Behiç’e inanmış, hatta ondan gayr-i meşru bir çocuğu da olmuş ve Behiç o çocuğu diri diri gömmüştür. Bu yüzden Belma büyük bir bunalım içindedir.

Mebrure sık sık Muharicin idaresine uğrayarak babasını aramakta izini sürmektedir. Muharicin idaresine gelip giderken Nadir’in annesi Hayriye Hanım ve Fahri ile de tanışır. Mebrure ve Fahri birbirinden hoşlanmıştır.

Yakışıklı, iyi giyimli ve fırsatçı bir genç adam olan Behiç, köşke gelen diğer kızları da kandırmaya çalışmaktadır. Mebrure’yi elde edemeyeceğini anlayan Behiç kendini değişmiş gibi gösterir. Bu plana Nevin ve annesi Nazmiye Hanım da yardımcı olur. Bu sıralarda Nevin’in aşığı Siyret’in, henüz on altı yaşında olan Güzide adındaki bir kızı kirlettiği öğrenilir. Güzide’nin annesi namuslarının temizlenmesi için Siyret'le Güzide’nin evlenmelerini istemektedir. Akis takdirde olayı herkese duyurup Siyret’i itibarını lekelemekle tehdit eder. Siyret bunu kabul etmek zorunda kalmış Güzide ve Annesi de zengin koca avlamak hedefine ulaşmıştır.

Siyret evlendikten sonra hemen boşanacağını söyleyerek Nevini de rahatlatmıştır. Böylece olay da örtbas olmuştur.

Mebrure’yi de namuslu, erdemli, dürüst bir insan rolü oynayarak ve birçok vaadetler söyleyerek kandırmaya çalışmaktadır. Mebrure’nin kafası karışmıştır. Bir ara Behiç’in evlenme teklifine bile inanacak olur. Fakat Belma’nın olanları anlatan bir mektup yazıp intihar etmesi üzerine Behiç’in yalanlarına artık hiç itibar etmez. Zaten Behiç tevkif edilecektir.

Böylece Behiç’ten kopan Mebrure babasının izine de ulaşmıştır. Bir arkadaşı olan Fahri ile birlikte haber Amasya’ya gitmiştir.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :

MEBRURE : Yunan işgali sırasında kaybettiği babasını bulmak için İstanbul’a gelmiştir. Anadolu’daki kargaşa sebebiyle İstanbul’da bir köşkte yaşayan yakınlarının yanına yerleşir. İstanbul’daki ahlaki çöküntüden kendini kurtarmaya çalışan bir genç kızdır.

BEHİÇ : Yakışıklıdır. Mebrure’nin kaldığı konağın oğludur. Vaatlerle genç kızları kandıran ahlaki düşkünlüğü olan yozlaşmış bir gençtir. Hizmetçileri Belma’dan olan çocuğunu bile kendisi öldürmüştür.

BELMA : Köşkte çalışan ve Behiç’in tuzağına düşmüş hizmetçidir. Mebrure’ye Behiç karşısında yardım etmiş, ama Behiç’ten olan gayri meşru çocuğunu kaybedince bunalıma girmiştir.

NAZMİYE HANIM :
Nafi bey’in kızıdır. Köşkün sahibidir. Gününü gün etmek isteyen, yozlaşmaya meyilli, eğlenceye düşkün bir kadındır.

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Fatih Harbiye (Peyami Safa) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 2


1. Aşağıdakilerden hangisi romanda ismi geçen mekânlardan biri değildir? 

A) Beyoğlu 
B) Beyazıt 
C) Süleymaniye 
D) Kadıköy 

2. Neriman’a göre aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi doğrudur? 

A) Gülter –Annesi 
B) Faiz Bey-Dedesi 
C) Macit-Nişanlısı 
D) Nezahet-Arkadaşı 

3. Romandaki kişi-enstrüman eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? 

A) Faiz Bey-Ney 
B) Neriman-Kemençe 
C) Gülter-Keman 
D) Şinasi-Kanun 

4. Romanda dayızadelerin anlattığı olay, Neriman’ı nasıl etkiler? 

A) Neriman, olaydaki kadına yardım etmek ister. 
B) Neriman, olayı gerçekçi bulmaz; anlatılanlara inanmaz. 
C) Neriman, olaydan etkilenir; davete gitmekten vazgeçer. 
D) Neriman, olaydan etkilenir; Şinasi’den ayrılır. 

5. Aşağıdakilerden hangisi Neriman’ın, Faiz Bey’e ismini söylediği arkadaşlarından biri değildir? 

A) Fahriye 
B) Şaziye 
C) Ülviye 
D) Nezahet 

6. Macit ve Neriman hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur? 

A) Macit, Neriman’ın fikirlerinden etkilenmekte ve ona özenmektedir. 
B) Macit, Neriman’da Batı tarzı hayata karşı ilgi uyandırmaktadır. 
C) Macit, Neriman’la bir an evvel evlenmek istemektedir. 
D) Macit ve Neriman aynı semtte yaşayan akrabalardır. 


7. “Kahvede yanı başındaki adamların dikkatinden sıkılan Şinasi masadan kalkar ve yıllar önce Neriman’la geçtiği yollardan geçer. Eski günleri hatırlar. İçinden bir şarkı mırıldanmaya başlar.” 
Bu şarkının sözleri aşağıdakilerden hangisidir? 

A) Ne imiş aşk u muhabbet sevda. 
B) Yine bir akşamüstü geldin aklıma. 
C) Elbet bir gün buluşacağız. 
D) Dönülmez akşamın ufkundayız. 

8. Neriman’a dayızadeleri tarafından yaşanmış bir olay anlatılır. Bu olaydaki Rus genci, Beyoğlu’nda hangi müzik aletini çalmaktadır? 

A) Keman 
B) Gitar 
C) Piyano 
D) Mızıka 

9. Neriman düşünceleri değiştikten sonra eve gider. Babasının evde olmadığını görür. Babası eskiden sık sık toplanılan, darülfünun hocalarının geldiği, ciddi münakaşaların olduğu, bazen de saz çalınan bir eve gitmiştir. O da oraya gider. Bu ev kime aittir? 

A) Ferit Bey 
B) Faiz Bey 
C) Şinasi 
D) Macit 

10. Romanın sonlarında Faiz Bey yatmadan önce alışkanlık üzere başucunda dolabın üzerindeki bir kitabı okumaya başlar. Bu kitap kim tarafından yazılmıştır? 

A) İbni Sina 
B) Gazali 
C) Farabi 
D) El Biruni

Cevap Anahtarı :


1-D      2-D      3-A      4-C      5-B
6-B      7-A      8-B      9-A      10-B


29 Nisan 2019 Pazartesi

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı 2


1. “9. Hariciye Koğuşu” adlı roman hangi mekanda başlıyor?

A) Çocuğun evindeki eşyaların tasviriyle
B) Sokaktaki ahşap evler arasında
C) Hastane koridorunda
D) Konağın bahçesinde
E) Çocuğun annesinin odasında

CEVAP: C

2- “9. Hariciye Koğuşu” romanında hasta çocuğa “Hamlet” piyesinin mezarlık sahnesini hatırlatan olay aşağıdakilerden hangisidir?


A) Yoldan geçerken bir cenaze görmesi
B) Gidilen bir piyesten bahsedilmesi
C) Gece, yatağında yapayalnız kalması
D) Bir kadavra odasına girmesi
E) Yattığı odanın penceresinin mezarlığa bakması

CEVAP: D

3- “9.Hariciye Koğuşu” romanında köşkten ayrılıp evine dönmek istemesinin nedeni nedir?

A) Annesini özlemesi
B) Hastalığının iyileşmesi
C) Vücudun tedaviye cevap vermemesi ve iyileşme ümidinin kalmaması
D) Nüzhet ile annesinin kendi hakkında konuştuklarını duyması
E) Evini özlemesi

CEVAP: D

4- “9. Hariciye Koğuşu” romanında Paşa İstanbul’un hangi semtinde oturuyor?

A) Üsküdar
B) Erenköy
C) Fatih
D) Kadıköy
E) Maltepe

CEVAP: B

5- “9. Hariciye Koğuşu” romanında Nüzhet’in gitmek istediği ve Dr.Ragıp’ın onu götürmeye söz verdiği şehir neresidir?

A) Londra
B) Paris
C) Berlin
D) Roma
E) Atina

CEVAP: C

6- “9. Hariciye Koğuşu” romanında, Paşa, emekli olduktan sonra evde ne beslemeye başlıyor?

A) Bülbül
B) Kedi
C) Balık
D) Saka kuşu
E) Güvercin

CEVAP: D

7- “9. Hariciye Koğuşu” romanında, Kahramana suçların en ağırı gibi gelen şey nedir?

A) Yalan söylemek
B) Aşık olmak
C) Sakat olmak
D) Yetim olmak
E) Yatalak olmak

CEVAP: A

8- “9. Hariciye Koğuşu” romanında Kahraman, hastalığını kaç sene çekiyor?

A) 3 
B) 4 
C) 5
D) 6
E) 7

CEVAP: E


9- “9. Hariciye Koğuşu” romanı hangi tür romana örnek kabul edilir?

A) Psikolojik
B) Sosyolojik
C) Tarihi
D) Biyografik
E) Egzotik

CEVAP: A

10- “9. Hariciye Koğuşu” romanında Roman kahramanının hastalığı nedir?

A) Akciğer kanseri
B) Verem
C) Bağırsak kanseri
D) Dizde iltihaplanma
E) Ülser

CEVAP: D

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı 1


1- Roman kahramanının hastalığı nedir?


Dizinde kangrene benzeyen bir iltihaplanma vardır.

2- Kahraman, kimlerle birlikte yaşıyor?

annesi ile birlikte yaşıyor.

3- Kahraman, kenar mahalledeki evleri neden çok seviyor?

Kaderleri benziyor, 2-3 yılda bir ameliyat/tamir olmaları gerekiyor.

4- Paşa hangi semtte oturuyor?

Erenköy

5- Nüzhet’i babasından isteyen kimdir?

Dr. Ragıp

6- Dr. Ragıp Nüzhet’le evlenirse onu hangi şehre götürecek?

Berlin

7- Paşa emekli olduktan sonra evde ne beslemeye başlıyor?

Saka kuşu

8- Kahraman konaktan çıkıp hastaneye ve kitapçıya uğrayıp tekrar eve geldiğinde odada kimler vardı?

Paşa, Nüzhet, Yengesi

9- Doktoru roman kahramanına lokantada ne yemesi için ısrar ediyor? Roman kahramanı neden yiyemiyor?

Doktoru et yemesi için ısrar ediyor. Ceset yiyormuş gibi hissettiği için yiyemiyor.

10- Kahramana suçların en ağırı gibi gelen şey nedir?

Yalan söylemek

11- Kahraman, Nüzhet’i niçin kendi odasına çağırdı?

Gerçeği bildiğini göstermek ve niçin yalan söylediğini öğrenmek için.

12- Paşa, kahramana Nüzhet ile Dr. Ragıp’ın evliliği ile ilgili fikirlerini sorduğunda kahraman nasıl cevap veriyor?

Olumsuz

13- Kahramanın yemek masasında Paşa ile girdiği tartışma konusu nedir?

Fransızca

14- Erenköy’den bıkan Nüzhet nereye gitmek istiyor?

Berlin

15- Kahraman, hastalığını kaç sene çekiyor?

Yedi sene

16- Ameliyattan çıkarken kahraman ne sayıklıyor?

Nüzhet

17- Kahraman ile Paşa’nın ortak zevkleri neydi?

Kitap Okumak

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitap Sınavı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

11 Nisan 2019 Perşembe

Fatih Harbiye (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler



Kitabın Adı : Fatih-Harbiye

Kitabın Yazarı : Peyami Safa

Fatih-Harbiye; 1931 yılında yayımlanan, kültürel çatışma olgusunu ele alan "sosyal roman” olarak değerlendirebileceğimiz Peyami Safa eseridir.

Kitabın Özeti :

Neriman'la Şinasi çocukluk arkadaşlarıdır. Tanıdıkları ilk karşıt cins birbirleridir. İlk başta ikisi de birbirlerini seviyorlardı. Okula beraber gidip geliyorlardı. Üniversite de bile beraberdiler. Neriman'ın babası Faiz Bey'dir ve Şinasi'yi de çok sevmektedir. Bazı geceler Faiz Bey'in evinde saz çalarlar ve sohbet ederlerdi. Herkese bir gün Şinasi ile Neriman'ın evleneceğini düşünüyordu.

Giderek Neriman Şinasi'den soğumaya başladı. Neriman oturduğu mevki olan Fatih'i, sevmemektedir. Çünkü Fatih, doğuyu, gelişmemişliği ve eskiyi temsil ediyordu. Oturduğu mahalle çok eskiydi ve evler de virane gibiydi. Bir gün Macit denilen yakışıklı, zengin ve kibar birisiyle tanışır. Macit Harbiye'de oturuyordu. Harbiye, gelişmişliği ve batıyı simgeliyordu. Macit ile bir kaç sefer Şinasi'den habersiz buluşurlar. Bir gün Macit Neriman'a balo davetiyesi verir ve baloya davet eder. Nerman baloya gitmeyi çok istemektedir. Ama gitmesi için babasının iznini almak zorundadır. Tam babasına söyleyecekken babası ona Şinasi ile evlenmesini teklif eder. Hemen reddetmez ve 2-3 ay mühlet ister. Ve bolaya Şinasi ile gitmesi koşuluyla da izin alır. Elbise için vitrinleri gezmeye çıktığında dayısının kızlarına uğrar. Çünkü dayısının kızları bu işlerde oldukça deneyimlilerdir. Eve gittiğinde bir kadının ağlamaktan harap olduğunu görür ve nedenini sorar. Nedeni kızının intiharıdır. Kızı Rus gitariste aşık olmuştur. İkisi de başta çok mutlulardır ve birbirlerini çok sevmektelerdir. Ancak çok sefil bir hayat sürmektedirler. Buda kıza tak etmiştir. Günün birinde zengin bir adamla tanışan kız genci terk eder ve adamla yaşamaya başlar. Artık balolara gidebilmekte ve her istediğini yapabilmektedir. Ancak gerçek mutluluğu bulamamaktadır. Tahsil görmüş bir kız olduğundan hakiki güzelliği aramaktadır. Musiki, mutalaa ve samimiyet; Rus gencinde bunları bulabiliyordu ancak zengin adamda bunları bulamamaktadır.

Sonunda, gence dönmeye karar verir ve aramaya başlar. Büyük uğraşlar sonucu bulur ama genç kabul etmez. Kız bunun verdiği üzüntü ile evine gider ve tabanca ile kendini öldürür.

Hikayeden çok etkilenen Neriman evden izin alarak ayrılır. Kendi evine gelir ve babasına artık baloya gitmek istemediğini ve Şinasi ile evlenmeyi kabul ettiğini söyler..

Romanın Yapı Unsurları:

a) Olay örgüsü: "Fatih-Harbiye" romanında Neriman'ın geleneksel yaşam tarzı ile modern yaşam tarzı arasında bocalaması çevresinde gelişenler olay örgüsünü oluşturur. Neriman'ın Şinasi ile arasının günden güne bozulması, Macit ile karşılaşması, Macit'in onu baloya davet etmesi hep bu çatışmanın etrafında birleşen olay parçalarıdır.

b) Kişiler: "Fatih-Harbiye" romanında Şinasi ve Macit, Neriman ile ilişkileri boyutunda tanıtılırlar. Şinasi, geleneksel yaşam tarzının; Macit, modern yaşam tarzının temsilcisi durumundadır.

c) Mekân: "Fatih-Harbiye" romanında, Fatih ve Harbiye (Beyoğlu) aynı zamanda birer yaşam tarzının temsilcisi durumundadır. Fatih, Doğu'ya özgü, geleneksel; Harbiye, Batı'ya özgü, modern yaşam tarzının mekânlarıdır.

ç) Zaman: "Fatih-Harbiye" romanında zaman, geçmişe yapılan geri dönüşler hariç, Neriman'ın Batıya özgü modern yaşam tarzına özenip Beyoğlu'na gitmesi ve bu çerçevede Macit ile tanışması ile başlar. Dayısının kızlarından dinlediği Rus kızının hikâyesinden sonra kendi hayatına dönüşü ile sona erer. Olayların yaşandığı zaman dilimi, yaklaşık bir aylık arayış dönemidir.

d) Anlatıcı ve Bakış Açısı: "Fatih-Harbiye", Hâkim (İlahi) Bakış Açısı ile kaleme alınmış bir romandır.

Roman İle İlgili Kavramlar :


a) Anlatıcının Tutumu:
"Fatih-Harbiye" romanında da anlatıcı, yozlaşmış bir yaşam tarzını eleştirel bir tutumla ele alır.

b) Konu: "Fatih-Harbiye" romanında konu, Neriman'ın iki farklı mekân çevresinde başından geçen olaylardır.

c) Tema: "Fatih-Harbiye" romanında tema, Neriman'ın yaşadıkları çevresinde işlenen Doğu-Batı çatışmasıdır.

ç) Çatışma: "Fatih-Harbiye" romanında iki farklı yaşam tarzı arasındaki çatışma, bir genç kızın yaşadıkları çevresinde işlenmektedir.

d) Karakter: "Fatih-Harbiye" romanında Neriman, yanlış batılılaşan, kendi değerlerinden uzaklaşan bir genç kızdır. Doğu'yu değerlendirme tarzı, olaylara bakışı ve kendi şahsına ait özellikler onu bir karakter hâline getirir.

e) Tip: "Fatih-Harbiye" romanındaki Macit, romandaki işlevi bakımından Batılı züppe tipinin ortak özelliklerini göstermektedir.

Fatih Harbiye (Peyami Safa) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap anahtarı için tıklayınız...

Fatih Harbiye (Peyami Safa) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 2 için tıklayınız...

6 Nisan 2019 Cumartesi

Bir Akşamdı (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler


Kitabın Adı : Bir Akşamdı

Kitabın Yazarı : Peyami Safa

Kitap Hakkında Bilgi :

Peyami Safa’nın Canan, Şimşek ve Fatih-Harbiye romanlarında olduğu gibi dönemin Doğu-Batı kültürü arasındaki ikilemde ve çelişkide kalmış insanının portresini çizdiği romanı 305 sayfadan oluşmuştur. İlk defa 1924 yılında yayınlanmıştır.

Peyami Safa romanda başarılı ruh tahlilleri ile ve tasvirleri ile okuyucuyu adeta dönemin ve dönem insanının içine çekmektedir. Diğer romanlarında olduğu gibi Peyami Safa bir akşamdı romanında da insanın inanç ve inançsızlık ekseni içerisindeki geldikleri noktaları başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Olayları ve dönemin insanın içinde bulunduğu çelişkileri Meliha karakteri üzerinden, Batı ve Roma hayranlığını ve bunun kötü kullanımını Kamil üzerinden, Doğulu bilinçli ve geleneklerine bağlı olan insan karakterini ise Cevat üzerinden anlatmıştır.

Romandaki olaylar İzmit, İstanbul, Fransa ve İnönü savaşlarının yaşandığı İç Anadolu bölgelerinde geçmektedir. Romanda Türk kültürü ile Fransız kültürünün kesiştiği ve çakıştığı noktaları görmekteyiz. Romanda kültür mirasımızı korumak ve yabancı kültürlere nasıl bir bakış açısı geliştireceğimizi Peyami Safa’nın Cevat karakteriyle vermiş olması, kendi düşüncelerini yansıtması bakımından önemlidir. Romanda dönemin siyasi ve sosyal olaylarına da temas edildiği için tarihi bir yönü de bulunmaktadır.

Kitabın Konusu :

Roman İzmit’ten İstanbul’a kaçan ve yeni arayışlar içerisine giren, yaşadığı hayattan sıkılan Meliha adlı kızın İstanbul’da sevdiği kişi tarafından aldatılması ve İstanbul’da kötü tecrübeler yaşaması, kadınlık duygularını kaybetmesi yani kendisine macera arayan genç bir kızın İstanbul’da yaşadığı hazin dramı konu edinir.

Kitabın Ana Fikri :

Hayatında çok fazla tecrübe yaşamamış, insanların ikiyüzlülüklerini, riyakârlıklarını ve sahtekârlıklarını görmemiş kişiler; diğer insanların onlara söylediği en ufak sözlere kanarlar ve onların peşinden giderler. O uyanık insanlar, saf olan insanı kandırır ve senelerce kullanabilir. Onun hayatına dair birçok şeyi elinden alabilir; geleceğini, hayallerini, umutlarını ve en önemlisi de temiz ruhunu kirletebilirler. O yüzden yaşadığımız çevrede kendinize yakın hissettiğiniz ve dost bildiğimiz kişilerden başkasıyla macera aramaya kalkmamalıyız. Bunun bedelini hayatımızla ödeyebiliriz. Herkesin her söylediğine inanmamalıyız. Bize sunulan tekliflerden ayakları yere basan ve mantıklı olanları tercih etmeliyiz.

Kitabın Özeti :


Roman Meliha’nın sayıklamaları ile başlar. Bir akşamdı. Oda boş, kafes delikleri mavi gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. Levhalar duvarların kararan zeminine batıyorlar, minderler sönüyor, iskemleler dağılıyor ve hepsi bulanarak şekilsiz bir uçuşla kayboluyorlar.

Roma’nın başında sık sık tekrar edilen bu ibareler, Meliha’nın yaşadığı pişmanlıkları anlatmak için yazılmıştır. Roman, ana kahraman Meliha’nın hikâyesidir. Meliha’nın pişmanlıklarla dolu hayatı, Kamil adında uzun boylu, yakışıklı bir zabit olan bir akrabalarının onlara ziyarete gelmesi ile başlar. Meliha’nın babası sürekli bir hastalığa yakalanmış ve öksürmekten kendine gelemeyen bir adamdır. Annesi ise babasına değer vermeyen, gününü gün etmeye çalışan, şen şakrak, aklı iki karış havada bir kadındır. Meliha her gün bu iki insanla aynı şeyleri yapıp monoton bir hayat geçirmekten bu usanmıştır. Yeni bir şeyler yaşamak, yeni arayışlar içine girmek, yeni hayatlarla tanışmak ve bu sıkıcı yaşam tarzına bir son vermek için Zabit Kemal ile bir gece ansızın İstanbul’a kaçar ve orada bu hüzün dolu hayatına bir son vereceğini düşünür. Ancak İstanbul’a giden Meliha babasını hasta halde bırakıp gitmenin vicdan azabını sürekli içinde yaşamıştır.

İstanbul’a gittikten sonra Kamil’in bütün karakterini yavaş yavaş tanıyan Meliha, İstanbul’da mutluluk bulmaya değil huzursuzluğa gitmiştir. Kamil onu hayal kırıklığına uğratmıştır. Kamil Roma İmparatorlarına özenerek onlar gibi davranmaya çalışan bir askerdir. Şık giyimli, ağzı iyi laf yapan, eğlenceye, kadına ve lüks yaşantıya düşkün olan Kamil; Meliha’yı adeta bir metres gibi kullanarak onu İstanbul’a geldiğine pişman etmiştir. Bir de Kamil’in Balkan Savaşları esnasında tanıştığı ve ondan bir çocuğu olduğu Fransız kadın ansızın İstanbul’a gelir ve Meliha ile aynı evde kalmaya başlar.

Meliha bunalıma girmeye başlamıştır. Hasta babasını Bu yüzden mi terk etmiştir? Meliha Kamil’in sözlerinin onu kandırmak için birer palavra olduğunu, onun kendisini bırakıp İnönü Savaşı’na katıldıktan sonra anlar. Kendince Kamil’den intikam almak için Kamil’in en yakın arkadaşlarıyla görüşmeye ve onlarla gönül eğlendirmeye çalışır. Lakin Kamil’in arkadaşları ise avını bekleyen bir atmaca gibi Meliha’nın içinde bulunduğu durumdan faydalanarak onu bir peçete gibi kullanıp bırakırlar.

Diğer yandan Meliha’nın babası sürekli öksürük nöbetleri geçirmekte ve Meliha’nın kaçmasının en büyük sebebinin eşi yani Meliha’nın annesi olduğunu düşünmektedir. Meliha’nın gitmesini bir türlü hazmedemeyen ve onun hasretiyle hastalığı günden güne kötüleşen zavallı baba; kızının yokluğuna daha fazla dayanamaz ve bu ıstırapla dünyaya gözlerini kapar. Meliha babasının cenazesine, yani İzmit’e büyük bir pişmanlık, kader ve üzüntü ile gider. İnsanların onun yüzüne tüküreceği endişesini de içinde taşıyarak babasının ölümünün bir gün sonrasında yetişebilir. Meliha’nın içindeki vicdan azabı, pişmanlık ve ıstırap hiçbir şekilde teselli bulmaz.

Meliha hayatının en büyük acılarından birisini yaşar. Annesi ile birlikte İstanbul’a giderler. Annesi ile yaşamanın kendisine iyi geleceğini düşünür ancak annesi de onun bunalımlarına çare olamaz. Kamil’in ondan uzaktayken yaptığı çapkınlıklar, Meliha’yı sürekli yalanlarıyla atlatmaya çalışması, hatta onu başka erkeklerin beğenisine sunması ve eski eşiyle hala aynı anda görüşmeye devam etmesi Meliha’nın içindeki nefret ateşini arttırmaktadır. İçindeki ıstırabı ve bunalımı bir nebze olsun dindirmek, dışarıda çeşitli insanlarla vakit geçirmeye çalışan Meliha, depresyona girmekten kendisini kurtaramaz. Eski çocukluk arkadaşlarından birisi, Meliha’ya bu zor günlerinde destek verip onunla gerçekten ilgilendiği halde, Meliha yaşamış olduğu kötü tecrübelerden yola çıkarak o gence hiçbir zaman inanmaz ve onu da diğerleriyle aynı kategoriye koyar. Genç bir gün ölüm döşeğindeyken Meliha’yı son bir kez görmeyi arzular ancak Meliha gence bunu çok görerek büyük bir soğuklukla bu teklifi reddeder.

Kamil Meliha’ya yaşattığı bunca ıstırap ve kötü tecrübeden sonra savaş sırasında Meliha’ya mektuplar yazmaya devam eder. Onu gerçekten çok sevdiğini, onun için her şeyi yapabileceğini anlatır ancak Meliha artık bu yalanlara ve palavralara prim vermemektedir. Kamil savaşta şehit düşer ancak Meliha ona karşı en ufak bir üzüntü hissetmez. Meliha Kamil sayesinde bütün manevi ve ince duygularını kaybetmiş, duygusuz bir kadın haline dönüşmüştür.

ROMANIN OLAY ÖRGÜSÜ


Meliha’nın ailesiyle birlikte İzmit’te yaşaması

Annesinin taşkınlıkları ve babasının hastalığından dolayı İzmit’te yaşamaktan çok sıkılması ve yeni arayışlar içerisine girmesi

Bu düşünceler içindeyken uzaktan akrabaları olan Zabit Kamil’in karşısına çıkması

Zabit Kamil ile birlikte çeşitli hayaller kurarak İstanbul’a kaçması

Orada mutlu ve güzel bir yaşantı beklerken Kamil’in onu hayal kırıklığına uğratması

Kamil’in Meliha ile evlenmeyip onu metresi gibi kullanması ve aynı zamanda onu başka kadınlarla aldatması

Meliha’yı terk edip İnönü Savaşı’na katılması

Meliha’nın Kamil’den intikam almak için başka erkeklerle gezip tozması ancak o erkeklerin de onu hayal kırıklığına uğratması

Meliha’nın zaman zaman babasını hastalığına üzülmesi ve onu bırakıp kaçtığına pişman olması

Babasının hastalıktan ölmesi, Meliha’nın cenazeye bir gün sonra gidebilmesi ve babasının ölümüne çok üzülmesi

Kamil’in Meliha’yı diğer erkeklerden kıskanmaması

Meliha’nın bu yaşadıklarından dolayı çöküntüye girmesi ve duygularını kaybetmesi

Meliha’yı gerçekten seven bir gencin onun aşkıyla yatağa düşmesi ve ölmesi ancak Meliha’nın buna aldırış etmemesi

Kamil’in ise savaşta ölmesiyle Meliha’nın artık bütün manevi duygularını kaybetmesi ve Kamile bir nebze bile üzülmemesi romanın ana vakasını oluşturan olaylar zinciridir.

ROMAN ŞAHISLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ


Meliha: İzmit’te yaşayan ana kahraman Meliha, yaşadığı hayattan sıkılan, yeni arayışlar içerisine girme macerası ile Kamil’in peşine takılan ve ıstırap dolu bir hayata yelken açan bir genç kızdır. Kamil’in yalanlarıyla ve yaşam tarzıyla kendi hayatını da mahvetmiştir. Ona saf duygularla kanıp İstanbul’a kaçmış, anne babasını terk etmiştir.

Kamil: Meliha’nın uzaktan akrabası olan Kamil, orduda zabitlik yapmaktadır. Kadınlara düşkünlüğü, Roma medeniyetine olan hayranlığı ve yalancılığı ile Meliha’yı kandırmış ve İstanbul’a götürmüştür. Meliha’yı sürekli aldatmış ancak yalanlarıyla onu durdurmaya çalışmış; eski eşiyle ve Meliha ile aynı anda görüşen, karakteri bozuk bir insandır.

Meliha’nın Babası: Temiz kalpli ve kendi halinde yaşayan bir insandır. Meliha’ya çok bağlıdır. Yıllarca yatalak hasta bir şekilde öksürük nöbetleri geçirmektedir. Meliha’nın İstanbul’a gidişine en çok o üzülmüştür. Duygularını ve düşüncelerini sürekli kendi içinde yaşar. Meliha’nın kahrından vefat etmiştir.

Cevat: Kamil’in en yakın arkadaşlarından biri olan Cevat; güvenilir, bilinçli, mütefekkir bir insandır. Çevresi tarafından sevilir. Kamil savaşa gittiğinde Meliha’ya en çok destek olan kişidir.

Ferdi: Kamil’in yakın arkadaşlarından olan Ferdi, onun yokluğunda Meliha ile yakınlaşarak onu etkilemeye çalışmış, onu kullanmak için her türlü dalavereyi çevirmiştir. Kamil gibi yalancı bir insandır.

Bent: Kamil’in Balkan Savaşları sırasında tanıştığı ve bir çocuğunun olduğu Fransız bir kadındır. Türkiye’ye gelerek Kamil ile birlikte yaşamaya başlayıp Meliha’yı çileden çıkartır. 

Meliha’nın Annesi: babasına göre şen şakrak, aklı bir karış havada, Batı hayranı bir kadındır.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ - Peyami Safa (1899 – 1961)

 Yazar, romancı, edebiyatçı, fikir adamı.

Servet-i Fünun şairlerinden İsmail Safa’nın oğludur. İki yaşında babasını kaybetmiştir. Çocukluk döneminde yakalandığı bir kemik hastalığı sebebiyle doktorlar kolunun kesilmesini salık vermiş ancak o bunu kabul etmemiştir. Bu hastalığı ve hastane anılarını 9. Hariciye Koğuşu adlı romanında kaleme almıştır. Hastalık ve maddi imkânsızlıklardan dolayı vefa İdadisindeki öğrenimine devam edememiş ailesini geçindirmek zorunda kalmıştır.

Bir süre matbaada çalışmış, posta nezaretinde görev yapmıştır. Bu görevlerin ardında birkaç yıl öğretmenlik yapmıştır. Öğretmenlik yaparken Fransızca örenmiştir. İlhami Safa ile beraber 20. Asır adlı gazeteyi çıkarıp, orada imza kullanmadan hikâyeler tefrika etmeye başlamıştır. Bu tefrikaların tutulmasıyla, Server Bedi takma adını kullanarak yazamaya devam etmiştir. Çeşitli gazete ve dergilerde hikâye ve romanları da tefrika edilmiştir. Hayatını geçim sıkıntısıyla geçiren yazar, oğlunun ölümü üzerine sarsılmış ve kendisi de vefat etmiştir.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanını Nazım Hikmet’e ithaf ederek, sosyal gerçekçi bir çizgi takip etmiştir. Diğer romanlarında ise Doğu Batı sorunsalı, insanın ruhi ve manevi sorunlarını ele almış, güçlü ve isabetli ruh tahlillerinde bulunmuştur. Matmazel Noraliya’nın Koltuğu adlı romanında ise mistisizme yönelmiştir. Geçimini sağlamak için takma adlı yazdığı Cingöz Recai ve Cumbadan Rumbaya adlı hikâye serileri çok sevilmiş ancak yazarın tanıtımı yeterince yapılmamıştır.

Peyami Safa’nın Başlıca Romanları

Şimşek
Gençliğimiz
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
Fatih – Harbiye
Dokuzuncu hariciye koğuşu
Sözde kızlar
Mahşer
Yalnızız
Biz insanlar
Bir akşamdı
Bir Tereddütün Romanı

Biz İnsanlar (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler


KİTABIN ADI : Biz İnsanlar

KİTABIN YAZARI : Peyami Safa

KİTABIN KONUSU: 

İstanbul’da yaşayan Orhan adında bir muallimin yaşam öyküsü ve başından geçen olaylar anlatılmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ: 

Kitabın ana kahramanı olan Orhan İstanbul’da muallimlik yapmaktadır. Son derece düşünceli ve öngörülü bir yapıya sahiptir. Bir gün okulda bir tartışma çıkar. İlkokul öğrencilerinden biri olan Cemil, arkadaşı Tahsin’e “Eşek Türk!” der ve Tahsin de Cemil’e taş atar. Tahsin’in attığı taş Cemil’in yanağını deler. Orhan Cemil’i alır ve önce hastahaneye, sonra da Cemil’in ailesinin yanına giderler. Orada Cemil’in yeğeni Vedia’yı görür ve ikisi de birbirinden hoşlanırlar. 

Cemil’in ailesi son derece Fransız hayranı bir ailedir. Evin hanımı Samiye hanımın, Tahsin’in babası Mustafa’yı daha önceden kovmuş olduğunu öğrenen Orhan, Tahsin’e sahip çıkar. Bunun yanısıra Cemil’in ailesiyle de iyi geçinir. Zamanla diğer aile üyeleriyle de tanışır. Özellikle Vedia ile görüşmektedir.

Günler geçmiş, Tahsin’in babası Mustafa hapisten çıkmıştır. Orhan ona iş bulur. Bu arada Vedia ile aralarındaki ilişki gelişir ve her akşam buluşurlar.

Bir gün Vedia hastalanır ve hastahaneye kaldırılır. Hastalığı ağırdır. Doktorlar, yaşayacağı hakkında pek fazla ümitlenmezler. Orhan her gün onun yanında kalır. Daha sonra arkadaşı Necati onu ziyarete gelir. Vedia’nın bilinci yerinde değildir. Orhan ile sohbet eder; ancak Orhan birden kalp krizi geçirir. Necati doktorları çağırır ve Orhan’ı Vedia’nın odasındaki şezlonga yatırırlar. Bir gece Orhan aniden fenalaşır. Ayağa kalkar ve bağırmaya çalışır; ancak bağıramaz. Birden gözleri kararır ve merdivenlerden yuvarlanır. Sabahleyin onun cansız vücudunu görenler onun ölmüş olduğunu anlar ve cesedini morga yatırırlar. Doktorların iyileşemez dediği Vedia ise iyileşmiştir. Doktorlar ona kendini nasıl hissettiğini sorarlar ve umulmadık bir biçimde hastalığı atlattığını söylerler. Vedia gülümser ve Orhan’ı sorar; ancak hiç kimse bu sualine cevap vermez.

KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Orhan:
Son derece öngörülü, bilgiye önem veren düşünceli bir insandır.

Vedia: Duygusal ve içine kapanık bir kızdır.

Samiye hanım: Fransız hayranı, zengin bir kadındır.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: Peyami Safa

(1899- 15 Haziran 1961): Yazar. İstanbul'da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa'nın oğludur. Düzenli bir öğrenim göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. İstanbul'da öldü.

Başlıca eserleri: Gençliğimiz , Şimşek, Sözde Kızlar , Mahşer, Bir Akşamdı, Süngülerin Gölgesinde, Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Canan, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye , Atilla, Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Yalnızız, Biz İnsanlar.

30 Mart 2019 Cumartesi

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


KİTABIN ADI : DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU

KİTABIN YAZARI : PEYAMİ SAFA

KİTABIN KONUSU:
Çocukluğundan beri bacağından rahatsız olan ve kimseyi dinlemeyen birisinin, hayaller peşinde koşarken başından geçen olaylar.

KİTABIN ÖZETİ:
Küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır. 

Bir gün ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. O sırada annesi gelir. Annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Kendi doktoruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi Erenköy'e gideceğini öğrenince paşanın da onu merak ettiğini söyler. Ertesi gün önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar. Kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. 

Daha sonra odaya Nüzhet gelir, getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince paşa bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte beahçeye gider ve muhabbet ederler. Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini kaybeder. 

Hastalığı onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır. Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar ona karşı olan zaafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider. 

Sabah olunca yazar Kadıköye gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktara gider fakat operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli birşey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha sonra ikiside uyurlar. 

Ertesi günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar. 

Bir gün yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesininde o gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur. 

Hızla geçengünlerden sonra nihayet evine dönen yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Operatör ona durmun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpıdamamasını ister. Evi birden kalabıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastahanete kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlrin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtılduğun ancak yer basamayacağını söyler. 

Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastahaneden taburcu ettirirler. 

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: Peyami Safa

Peyami Safa İstanbul’ da 1899 yılında doğdu. Dokuz yaşında iken sağ elinin ekleminde kemik hastalığının başlaması, on üç yaşında iken de hayatını kazanmak zorunda kalması yüzünden düzenli okul öğrenimi göremedi, kendi kendini yetiştirdi. “ Biri Yerli ve Kopanlıklar Kralı” adlı (1913) ve “ Üç Kardeş” adlı (1918) birer hikayelik iki küçük kitap çıkarıyor, Fagfur (1918) vb. gibi sanat dergilerinde hikaye çevirileri ve makaleleri yayımlanıyordu.Savaş sonunda, kardeşinin isteğiyle memurluktan ayrılıp basın hayatına atıldı. Çıkardıkları “ Yirminci Asır” adlı bir akşam gazetesinde “ Asrın Hikayeleri” genel başlığı adı altında halk için gazete hikayeleri yazdı. İlk otuz kırk tanesi imzasız yayımlanan bu hikayeler o zaman çok beğenildi; yazar devrin ileri gelen bazı sanatçıları tarafından teşvik edildi. O tarihten sonra yalnız gazetelerde çalıştı. Fıkra, makale ve roman yazarı olarak geniş bir üne ulaştı. Bu arada “ Kültür Haftası (1936) ve Türk Düşüncesi (1953-1960)” adlı iki de dergi çıkardı. 1961’ de İstanbul’ da öldü.

ESERLERİ:
Yalnızız, Fatih Harbiye, Şimşek, Bir Tereddütün Romanı, Sözde Kızlar, Mahşer.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitap Sınavı Klasik Sorular ve Cevapları için tıklayınız....

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) Kitap Sınavı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

29 Mart 2019 Cuma

Bir Tereddütün Romanı (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler


KİTABIN ADI : BİR TEREDDÜTÜN ROMANI

KİTABIN YAZARI : PEYAMİ SAFA

KİTABIN KONUSU:

Bir yazarın iki kadın arasında evlenmek için yaşadığı tereddütü anlatıyor.

KİTABIN ÖZETİ:

Kitap Mualla adında bir kızın arkadaşı tarafından tavsiye edilen bir kitabı okumasıyla başlar. Kitap kendisine çok ilginç gelir ve yazarıyla bir baloda karşılaşır. Yazar Mualla’yı görür görmez beğenir ve evlenme teklif eder. Mualla da düşünmek için süre ister.

Yazar daha sonra eskiden tanıştığı ve bir hayranı olan Vildan ile karşılaşır. Vildan da yazara evlenme teklif eder. Ona kocasından ayrılarak geldiğini söyler. Fakat yazar bunu nazik bir dille geri çevirir. Vildan yazarı intihar etmekle tehdit eder. Bir kaç ay geçtikten sonra yazar tekrar Vildan ile karşılaşır. Kendi izini ona bir süre kaybettirmiştir. Ama bu yeni karşılaşma Vildan’daki değişikliği yazara fark ettirir. Vildan’ın, evine çağırma teklifini kabul eder. Evine gittiğinde Vildan’dan bazı itiraflar duyar. Vildan’ın asıl isminin Vildan olmadığını ve kocasından ayrılmadığını ve bir de sevgilisi olduğunu öğrenir. Ertesi gün Vildan’ın evine gelip gerçekleri öğrenmek istediğinde ise evden taşındığını öğrenir ve Vildan hakkında hiçbir bilgi alamaz.

KİTABIN ANA FİKRİ:

İnsanlar önemli bir karar verirken daima tereddüt içinde olmuşlardır. Önemli buluşlar ve icatlar hep şüphe ve tereddütten doğmuştur.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Mualla: Çok zengin ve asil bir ailenin kızı, dünyaya bakış açısı çok farklı olan bir kişiliğe sahip, devamlı farklı şeylerin arayışı içinde.

Vildan: Acayip davranışları bulunan, yaşamayı sevmeyen söyledikleriyle yaptıkları arasında çelişki olan ihtiraslı bir kadın.

Yazar: İnsanların ruhi tasvirlerini çok iyi yapabilen, düşüncelerinde daima kuvvetli ve kararlı olmaya çalışan güçlü iradeye sahip bir insan.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

Peyami Safa'nın çocukluğu hastalık ve geçim zorlukları içinde geçti. Düzenli bir öğrenim görmedi. Bazı gazetelerde fıkra yazarı olarak çalıştı. felsefe konularına ve psikolojik çözümlemelere geniş yer verdi. XX. yüzyılda Türk toplumunun geçirdiği medeniyet değişimi ve sosyal bunalımlar üzerinde durdu. 

Başlıca romanları: Sözde Kızlar, Şimşek, Mahşer, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Yalnızız.

28 Mart 2019 Perşembe

Fatih Harbiye (Peyami Safa) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1


1) Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanının kahramanlarından Şinasi, hangi Türk müziği aletini çalmaktadır?

a) Kemençe
b) Ud
c) Ney
d) Kanun
e) Tambur

2) Romanın ana karakterleri olan Şinasi ve Neriman hangi okulda okumaktadırlar?

a) Mekteb-i Bahriye
b) Darü’l-fünun
c) Mızıka-i Hümayun
d) Müzik öğretmenliği
e) Darü’l-elhan

3) 
Romanın ana karakterlerinden Neriman’ın babasının adı nedir?

a) Nemci Bey
b) Faiz Bey
c) Fehmi Bey
d) Mümtaz Bey
e) Necip Bey

4) Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanının ana karakterlerinden Neriman’ın babası Faiz Bey’in sık sık okuduğu kitabın adı nedir?

a) Mesnevi
b) Seyahatname
c) Kutadgu Bilig
d) Kitab-ı Bahriye
e) Safahat

5) 
Romanın ana karakterlerinden Neriman’ın siyahla beyaz kadar farklı gördüğü iki semt hangisidir?

a) Fatih- Beşiktaş
b) Fatih-Taksim
c) Eyüp-Balat
d) Fatih-Harbiye
e) Fatih- Karaköy

6) Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanının ana karakterlerinden Neriman, şarklıları hangi hayvana benzetmektedir?

a) Kanarya
b) Köpek
c) Kedi
d) Kartal
e) Aslan

7) Romanda Faiz Bey’in Neriman’ın isyanından sonra ona hiç unutmaması için yaptığı tariz dolu latife neydi?

a) bonjur matmazel
b) bonjur madam
c) hello darling
d) günaydın hanımefendi
e) goodafternoon

8) Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanında Faiz Bey’in konağında çalışan hizmetkarın adı nedir?

a) Fahriye
b) Neriman
c) Gülter
d) Macide
e) Nemciye

9) Romanın sonunda Faiz Bey, kızının baloya gitmekten vazgeçmesinin ardından yaşadığı rahatlamayla uyumadan evvel hangi filozofun kitabını okumuştur ?

a) Farabi
b) Gazali
c) İbni Sina
d) İbni Rüşt
e) Mevlana

10) Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanında Neriman’ın yakın arkadaşı olan genç kızın adı nedir?

a) Nermin
b) Macide
c) Cevriye
d) Canan
e) Fahriye

Cevap Anahtarı :